Okçuluğa Giriş

Okçuluk ile ilgili bilgi ve tecrübelerimi paylaşacağım bloguma hoşgeldiniz. Bu hafta genel bir giriş yaptıktan sonra gelecekte, her hafta bir konuda detaylı bilgiler vermeye çalışacağım. Öncelikle okçuluk sporu hakkında genel bilgiler vermekle başlayalım.

Aslında bir silah olan yay ve oklar, asırlar boyu savaş meydanlarında kullanıldıktan sonra barutun yaygın kullanımı ile hem etkinliğini hem namını kaybetmiş. Öyle ki geleneksel yay yapımı önemli ölçüde unutulmuş. Günümüzde geleneksel yay yaptığını söyleyenlerin yaptığı yaylar ile efsanelere konu olmuş yaylar arasında kapanması oldukça zor bir fark bulunmakta. Bu konuyu tarihçilere bırakıp biz günümüze dönelim.

Okçuluk sporu ile uğraşmaya niyetli iseniz öncelikle bir yaya ihtiyacınız olacak. Günümüzde üç çeşit yay bulunmakta. Bunlardan ilki geleneksel yay. Biraz önce bahsettiğim tarihin gizli köşelerinde kaybolan yay. Gerçek bir geleneksel yay organiktir. Yani manda boynuzu, sığır tendonu ve balık tutkalı ile yapılır. Yağmurda çalışmaz. Gerginliğini kaybettiğinde kepaze yayına dönüşür. Yani acemiler için alıştırma yayı haline gelir. Geleneksel okçuluk için çok uzun süreler alıştırma yapmak gerekir. Oku gererken üzerine koyulacak bir ok yatağı ve nişan almayı kolaylaştıran bir nişangah kullanılmadığından atılan okun hedefe ulaşması tamamen alıştırmalar ile kas hafızasına kaydedilen pozisyonun ne kadar iyi olduğuna bağlıdır. Yani eğer her seferinde oku kriş üzerinde aynı noktaya takıyor, yay üzerinde aynı noktada tutuyor, ve kaslarınızın uzun alıştırmalar sonucu aldığı şekil aynı ise attığınız ok gitmesini istediğiniz yere gidecektir. Uzun lafın kısası biraz meşakkatli iş. Geleneksel yayın germe ağırlığını ayarlamak modern yaylarda olduğu gibi çok mümkün değil. Yani 60 librelik bir geleneksel yayınız varsa kaslarınızı onu gerecek kadar geliştirmeden yayı kullanamazsınız. Fakat diğer yaylarda ya küçük bir ayar ile ya da kanatları değiştirmek suretiyle başladığınız günden itibaren yay kullanarak kendinizi geliştirebilirsiniz.

İkinci yay çeşidi ise kanatlı veya olimpik yay denen çeşittir. Bu yay çeşidi bir gövde ve iki kanattan oluşmaktadır. Aşağıda hem bütün halinde hem de ayrı ayrı görebilirsiniz. Bu yayların atası İngilizlerin kullandığı ve uzun yay anlamına gelen longbow'lardır. Bizim atalarımız kendi zamanlarının ince teknolojilerini kullanarak yayların gücünü arttırmış ve daha önemlisi at üzerinde kullanılabilecek kadar küçültmeyi başarmışlardır. Aynı dönemin batı dünyası yayı ancak uzun tahtalar ile yapabilmiştir. Daha ilkel ve güçsüz olan bu yaylar kanatlı yayların öncüleridir. Yani günümüz teknolojilerini kullanarak yapılan bir longbowdur aslında kanatlı yaylar. Zamanında geri kalmış olanlar şimdilerde malum baya önümüzdeler..
Modern yayların kanatları fiberglass malzeme ile üretilmekte. Ortadaki kabza ahşaptan veya farklı metallerden üretilebilmekte. Kanatların ve gövdenin mukavemeti ve esnekliği değiştirilerek farklı çekme ağırlığında yaylar elde edilmekte. Görüldüğü üzere geleneksel yaydan farklı olarak oku kabzada her atışta üzerine koyacak bir yuva bulunmakta. Nişangah takılarak geleneksel yaya nispeten çok daha kısa sürede tutarlı atışlar yapmak mümkündür. Yine de makaralı yaylar ile kıyaslandığında hissi atışın ön planda olduğunu söylemek mümkün. Atış yaparken, nişan almayı kolaylaştıran, göz-gez-arpacık üçlemesi makaralı yaylarda varken kanatlı yaylarda sadece göz ve arpacık var. Birkaç video izlerseniz iki yayın ne kadar farklı olduğunu uzaktan bile görebilirsiniz. 

Geldik üçüncü yayımıza. Bu yay 1960'lı yıllarda bulunmuş. Makara sistemi ile çalıştığından makaralı yay deniyor. İngilizce ismi compound bow. Bu yaylar diğerlerine nazaran çok daha uyumlu yaylar. Yani kol boyunuza, kas gücünüze uygun hale getirmek için birkaç vida gevşetip sıkmanız yeterli olabiliyor. Geleneksel yaylarda germe ağırlığını değiştirmek için yayı değiştirmek gerekli. Kanatlı yaylarda gövde yeterince güçlü ise kanatları değiştirmeniz yeterli olabilir. Makaralı yaylarda bazıları çok geniş olmayan bir ayarlama aralığına sahip olsa da hepsi birkaç küçük işlem ile değişik kol boyu ve germe gücüne ayarlanabiliyor. Bazıları çocukluktan yaşlılığa kadar size uyum sağlayacak şekilde ayarlanabiliyor. 
Diğerlerine nazaran daha çok ince ayar yapılması kimine göre dezavantaj iken kimine göre çok zevkli bir uğraş. Gelecekte sadece bu yayla ilgili onlarca konuyu ayrıntıları ile yazmayı planlıyorum. O zaman ayrıntıları görebilirsiniz. 

Okçuluk yapmaya hala kararlı iseniz bir düzine kadar oka ihtiyacınız olacak. Bu oklar ahşap, aliminyum, fiberglass veya karbon malzemeden üretilmiş olabilir. Oklar ile ilgili de uzun bir yazı yazmayı planladığımdan şimdilik sadece isimlerini anarak geçmek istiyorum. Uç çeşitleri, kanat çeşitleri, sertlik-yumuşaklık meselesi, kalınlıkları, arkalık seçimi gibi konuşulacak birçok mesele bulunmakta. Bir sonraki yazım bu konu ile ilgili olacak. 

Şimdilik bu kadarla yetinelim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere..

Yorumlar